23 Nisan 2012 Pazartesi

Bu gün 23 nisan neşhe doluyor insan ...... 
Bir 23 nisanı daha arkamızda bıraktık sabahtan beri koşturuyorum ayaklarıma kara sular indi ve yarın büyük gün canım kuzenim pınar anne oluyor sabah erkenden bebeğimize hoşgeldin demeye gidicez... perşembe günüyse okulun 23 nisan şenliği var asıl patırtı o zaman neyse yani birçok kişi için 23 nisan bitti bile benim içinse sadece bi başlangıç ama yoğun haftaları severim... bugün büyük prensesimin folklor oyunları vardı. şimdi ondan bi kaç kare

büyük prenses oyununu oynarken küçük prenses tam 4 saat ağladı buda tatlı cadım


evet işte böyle yoğun bir hafta üstelik fesimde problem var burdan çıkara bilene aşkolsun şimdilik son olarak finalde gökyüzüne bırakılan balonlarla bitiriyorum yarın bebişimizle burdayım herkeze iyi geceler....

15 Nisan 2012 Pazar

AYNA-Sylvia Plath (1932-1963)

Ayna
Gümüşüm ve doğruyum.
Önyargılarım yok
Gördüğüm her şeyi yutuveririm bir anda
Olduğu gibi, aşkın veya nefretin sisiyle kaplı değilim
 

... Zalim değilim, içtenim yalnızca
Küçük bir tanrının gözüyüm, dört köşeli.
Çoğu zaman karşı duvarın üzerinde düşüncelere dalarım
Pembedir duvar, benekli. 



 Öyle uzun zaman baktım ki ona
Kalbimin bir parçası olduğunu düşünüyorum.

 Fakat titriyor.
Yüzler ve karanlık ayırıyor bizi tekrar tekrar

 Şimdi bir gölüm.
Bir kadın eğiliyor üzerime,

  Erimimi arıyor gerçekte ne olduğunu anlamak için
Sonra bu yalancılara dönüyor, mumlara veya aya.
 

  Sırtını görüyorum ve sadakatle yansıtıyorum sırtını
Gözyaşlarıyla ve bir el hareketiyle ödüllendiriyor beni
Önemliyim onun için.
 

 Geliyor, gidiyor.
Her sabah onun yüzü alıyor karanlığın yerini
İçimde genç bir kızı boğdu ve içimde genç bir kadın
Havalanıyor ona doğru günden güne, korkunç bir balık gibi.

 Sylvia Plath (1932-1963)
(Çev.: Tozan Alkan)

12 Nisan 2012 Perşembe

Sizin bahçede ıhlamur çiçeği var mı? Peki, ne zaman açar?” Bilmem… Galiba en beklemediğin zamanda”

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 



Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman II

Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
Adresinde yok! Diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır anlıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Gülde çiy damlası... Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgândayım, bir Kanlıcada,
Üsküdarda, Beykozda, Çamlıcada.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman III

Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! ...
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? ...
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...

BAHAETTİN KARAKOÇ (Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman/Ay Işığında Serenatlar - Sıla Kitapları)

7 Nisan 2012 Cumartesi

yılmaz özdil in annesi vefat etmiş arkadaşlar onun anısına sevdiğim eski bi yazısını paylaşmak istedim mekanı cennet olsun

‎3”lü zirve yapıldı.

“3” saat sürdü.

*
...
AB kriterlerine filan
uymaz ama, bizim gibi
köfte ülkelerde pek makbuldür “3...”

*

“3” çocuk yapın mesela.
Fanfini fin fon.

*

Geçinmek için ne yapın?
O da “3”lü...
Fak Fuk Fon.

*

Yasama yürütme yargı, vatan millet sakarya, at avrat silah, yol su elektrik, kulak burun boğaz, 90 60 90, domates biber patlıcan, Bakü Tiflis Ceyhan, giriş gelişme sonuç, göz gez arpacık.

*

Sezar bile Roma’da
uzuuun uzun konuşurken, bizim memlekete gelince kısaca ne demiş?
Veni Vidi Vici...

*

Yeter ki “3”lü olsun.

*

Mübarek “3”lü Recep Şaban Ramazan, şarkıcı “3”lü Mazhar Fuat Özkan, fizik kimya biyoloji, eti eti eti, gökten “3” elma düşmüş, eline beline diline, boş ol boş ol boş ol, limit türev integral, breh breh breh, mahşerin “3” atlısı, futbol denince varsa yoksa “3” büyükler, debriyaj fren gaz, alfa beta gamma, çatal kaşık bıçak, kara hava deniz; olan biteni görmeyen duymayan söylemeyen gazeteciye haliyle “3” maymun deriz!

*

Peki, sırıtmak için ne deriz?
“333...”

*

4’lü bozar.

*

(Atos Portos Aramis... Halbuki, Dartanyan da var. Ama onu da katsan hesaba, 4 silahşörler eder ki, sevmezler, kafaları karışır, akılda tutamazlar... “3” silahşörler de bak, herkes ezbere bilir.)

*

O nedenle “balık hafızalı” ahalileri yöneten büyük devlet adamları, hep “3”lü anlatır.

*
“3”ün birini ayrı ayrı görünce “vay vay vay” diye endişeye kapılanlar, “3”ünü bir arada görünce, yaşanan onca rezaleti unutup derhal ne yaparlar çünkü?
Şak şak şak.
 

2 Nisan 2012 Pazartesi

O anda zaman durdu sanki. Milcho Manchevski'nin hem senaryosunu yazdığı , hemde başarılı bir şekilde yönettiği 'yağmurdan önce' adlı çalışması gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti . Filmde ,beklenen yağmur en sonunda yağar ama savaştangeriye kalan herşeyi yağmurun temizlemesi mümkünmüdür acaba? Savaşlarda onca yaşananlar insanoğlunun en karanlık ve en vahşi tarafına ait öykülerse , makinalı tüfekler ve top mermileri art arda patlayıp etrafa ölüm saçıyorsa, tecavüz mağduru zavallı kadınlar ' nefret çocukları'nı dünyaya getiriyorsa ... Ne yazık ki savaştan geriye kalan bu pislikleri temizlemeye göğü yararak bardaktan boşalırcasına yağan yağurun dahi gücü yetmez...


İncir Kuşları - Sinan Akyüz

Okudum böyle bir kitap olduğunu bilseydim okurmuydum HAYIR asla ...   yaşanmış acı gerçekler  ve savaşlarla ilgili kitapları okumayı sevmiyorum aynı zamanda filmleri izlemeyide sevmiyorum insanlardan nefret ediyorum çünkü o zaman... düşünsenize şimdi arkadaşım dostum dediğiniz konuşup sohpet ettiğiniz insanlar böyle durumlarda eline güç geçince ufak tefek farklılıklar gözeterek sizden nefret edebilecek bir katil gibi kesebilecek tecavüz edebilecek potansiyele sahipse (ki tüm tarihle böyle olduğu sabit) o zaman nedir bu dost olma yalanı....
insanlardan nefret ediyorum ve uzun zaman kendimi toparlayamıyorum.
peki okuduğum için pişmanmıyım HAYIR harika bi roman bi kere başlayınca iş işten geçmişti bırakamadım . an acı tarafıda çok yakın tarihi içermesi ve bu olaylar yaşanırken bizlerin hayatlarımızı gayet güzel sürdürmesi. Bırakın dünya tarihini kendi tarihimizi bile öğrenemeden büyümüş bir neslin çocuklarıyız insanların başına ne gelirse cehaletten geliyor  çocuklarımıza dilimiz döndüğünce tarih öğretmeliyiz. vede birkez daha düşündüm ki bizimde başımıza gelse tüm dünya seyreder...benim söyliyeceklerim bunlar kitap hakkında daha derin bilgi içinse google'e tıklamak yeterli....

24 Mart 2012 Cumartesi

selam herkeze
 bundan sonra bende bloğuma düzenli yazmaya karar verdim sonra bişeyden haberim olmuyor oynamayınca bloğla düzen oluşturmak yorumlara bakmak blog içinde dolaşmak bile zor geliyor .... gecenin bi yarısı kafama saksımı düştü şimdimi aklıma geldi demeyin oturuyoruz mecbur büyük prensesi öksürük nöbeti tuttu sabahı sabah ederiz artık...
neler anlatayyın size mesela bugün sakaryadaydım minik damlamız 1 yaşını doldurdu (kardeşimin kızı) damlamaya başladı damlaya damlaya göl olucak inşallah yarın resmini yüklicem .... güzel bi gündü bilgisayardan uzak yollara yakın yolculuk yapmayı çok seviyorum beni bi arabaya koysalar müzik yemek benzin sorunu olmıcak günlerce gezsem ah yoruldum  demem....
geçen gün martıların resimlerini çektim sizin için ama onuda yüklemedim tembellik işte seyretmek süperdi... deniz çok güzel bu günlerde gel bana gir diyor ... tabi dinlemiyorum onu daha erken vakti var ...zaten ben girmekten çok bakmayı seviyorum ...insanların genel eğilimi heralde bendede var mesela yazmaktan çok günlerdir okumayı seçtiğim gibi....bazen hayatın içine girmekte zor geliyor izlemeyi tercih ediyorum ama yaşam geçiyor biz izlerken .... zaten yaşam biz başkalarını izlerken başımızdan geçenlerdir diyecek oluyorum bunu ben mi söylüyorum şimdi yoksa festen mi kaldı aklımda bilemiyorum ... fesi seviyorum özelliklede şiir sayfalarını çok seviyorum ...bazen orda şiir paylaşmayı... bazen  insanların paylaştığı şiirler üzerine konuşmayı ...bazen yeni şair arkadaşlarla tanışmayı... bazende klasikleri okumayı ....bazen yazmayı ....bazen sorgulamayı buda nar-ı canla kelimelerin dünyasının geçen günkü bazen muhabbetine benzedi dimi o bazenlerede bayıldım okumayanlar varsa mutlaka okusun . şimdilik bu kadar yetsin aslında yazarım sabaha kadar gevezeyimdir ama şimdilik bu kadar canım bloğum seni çok seviyorum hoşçakal....

23 Mart 2012 Cuma

AŞK

geçen hafta buketle beraber hamama gidiyorduk ... giderken bukete uğradık . o hazırlanırken bende kütüpanesinde biraz vakit geçirdim ( bu arada ayın en çok okuyanı seçildi buket salı günü ödül alıcak) neyse elif şafak 'ın aşk isimli kitabını buketten aldım ... Ve kitaba aşık oldum bi çırpıda okudum bitti ... eee geri verme zamanı ama canım vermek istemiyor... 2 3 gün salladım ama vericeksin mecburen ... içim kan ağlayarak elim bi ileri bi geri giderek verdim sonunda....

buraya kadar normal hikayemiz

ve bu gün aşkım kapıdan girerken ne göreyim elinde elif şafak aşk ... evet biliyorum çok bulunmaz bi kitap değil ama çookkk sevindim aşkım benim için almış...

Ya ortasındasındır AŞK’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.

29 Ocak 2012 Pazar

karların sahne deneyimi

hangisi daha güzel karar veremedim 3 ü biyerde kahvemin içindeki çikolata aroması mı ? içimi ısıtan sıcaklığı ve damağımda bıraktığı tatla geceme eşlik eden arkadaş o bana arkadaşlık ederken ben onu içip bitiriyorum ne kadar doğal tamda olması gerektiği gibi öyle değilmi hayat birbirine eşlik eden iki şeyden biriyseniz diğerini tüketmeniz gerekir..... yada penceremin yanındaki sokak lambasında uçuşan karlar mı daha güzel......... dans eder gibiler başı sonu belli olan bi sahne deneyiminde ,ayakları titrerken heyecandan daha tamda yeni alışmaya başlamışken bitiveren kısacık bir sahne deneyimi............. sahnedeyken herkez hayran onlara ağzı açık seyrediyor çokları ......... çoklarıda sevinçten çıldırıyor onları görünce nasılda asil nasılda zarif nasılda hoşlar

minik kanatlı periler gibi ...............üstüne basılmak, çamur olmak ,yok olmak kaderleri şanslılarsa biraz daha bir arada durmak yazık o kadar güzellerki ama dünya bu acımasız......... yok yok karar verdim kesin bu fonda çalan müzik en güzeli herşeyi anlamlı kılan beni böyle oturtan karı seyrettiren , kahvemi yudumlatan ,sıcak yatağımdan tatlı gelen o ........ o beni baştan çıkaran geceye meydan okuyan  içimi ısıtan kalbimi okşayan...............

23 Ocak 2012 Pazartesi

ne güzel çocuktuk


‎1- Gazoz şişesini çalkalayıp çalkalayıp fışkırtmak .

2- İstop oynarken tutulan... rengi bulmak uğruna verilen savaşta sokaktan geçen insanların üstüne atlayıp 'tuttum tuttum' diye bağırmak.

3- Bisiklet sürerken elleri bırakıp akrobatik hareketler yapmak ve neticede yere yapışmak .

4- Bakkaldan eve gelene kadar ekmeğin bütün kıtır yerlerini koparıp yemek.

5- Namaz kılan anneannenin üzerine çıkıp atcılık oynamak.

6- Perdeden perdeye uçarak tarzancılık oynamak ve kopan korniş yüzünden anneden hafif yollu terlik yemek.

7- Buzdolabının ışığının dolap kapalıyken de yanıp yanmadığını görmek için aradan içeri bakmak.

8- Kafayı balkon demirleri arasına sıkıştırmak.

9- Balkona gizlenip gelene geçene su tabancasıyla su püskürtmek veya nişan alıp tükürmek.

10- Yoldan akan suyun önüne çerden çöpten baraj kurmak.

11- Mandalinanın kabuğunu yanındaki arkadaşının yada kardeşinin yüzüne sıkmak.

12- Koltuk minderlerinden ev yapmak.

13- Kapı aralarına tırmanmak . . .

bu yazıyı feste gördümbayıldım çünkü çoğunu yapardım eskilere gittim geri gelmek istemedim çookkk özledim bide bizim arka bahçede bi dut ağacı vardı 3 katlı apartman boyunda kümesin üzerine çıkardık önce ordan odunluğun üzerine ordanda dut ağacına dalların üzerinde evcilik oynardık ne harikaydı iliklerine kadar mutluluk......... Laz bi amcanın bahçesi vardı bizim bitişikte kiraz ağaçları vardı içinde çocukluk işte canımız çekerdi dalardık.. ben değil ama ben küçüktüm gözcülük yaptırırlardı bize büyükler dalardı.......... bide silahı vardı amcanın eline alır kovalardı bizi ordan çalıp yemek tatlı gelirdi işte oysa şimdi kiraz bahçemiz var çok zaman gitmiyoruz

arkadaşlar yazımı okuyan olursa bana yazabilirmi lütfen ben acemiyide daha yardıma ihtiyacım var diğer blogerlerin sayfalarına yorum yazınca size cevap yazıp yazmadıklarını görmenin o sayfaya geri gitmekten başka yolu yokmu? benim sayfama yapılan yorumları yorumlarımdan görüyorum ama bi çok sayfa geziyorum ve bazılarına yorum bırakıyorum şimdi onları kısayoldan göremicekmiyim bilen varsa yazarsa çok sevinirim şimdiden teşekkürler

18 Ocak 2012 Çarşamba

selam yazacak çok şey varda nerden başlasam bilemedim ....................
Bugünden başlayalım güzel bi gündü bugün çookkk yoruldum ne mi yaptım yattım yattım yattım 2 saat ne hoş ne zamandan beri böyle yatmamıştım...... tatilde bile böyle hoş yatmamıştım .... nereye mi gittim. Hamama 15 yıldır bu küçük ilçede yaşıyorum hiç gitmemiştim hamama (niyeyese) ne çok ön yargıları var insanların hamamlar hakkında kime söylesek hamama gideceğimiz burun kıvırdı .... ne keyifli bir yermiş hamam ne güzel sıcacık ama çok yoruldum neden anlamadım 2 saat kafamı bile tutamadım sözde dinlendim valla dayak yemiş gibi oldum ... gidin arkadaşlar hamama ön yargı yapmayın hamam süperr......

bide di şiir paylaşıcam yine bugün tıklanma rekorları kırıyor fesde bende bayıldım

Mesela Yani Mesela diyorum;bu gece bir delilik yapsam!

Bıraksam mutfakta biriken bulaşıkları,çeksem arkamdan kapıyı,

Kadın başıma, ...gitsem bir meyhaneyi dağıtsam!
... ... ... ...
...

Fonda bir masa,

Arkada Sezen'in şarkıları çalsa!

.........Ben ağlasam...Şişenin dibine/ dibine vursam!

Mesela diyorum;sokaklardan bütün erkekleri kovsam!

Bu gecelik evlerinde otursalar.

Korkmadan dolaşsam bütün şehri,

Kimse dokunmasa bana,

Bir sandalda sabahlasam.

Alabildiğince kadın,alabildiğince özgür olsam.

Küfür etsem ağız dolusu,./ utanmasam,

Şehre isyanımı haykırsam.

Kim bilir kaç kere satılmıştır,/ bu dünyanın anası!

Mesela diyorum;/ bu gecede ben babasını satsam...:/:/:/
 
 
  1. ne güzel söylemiş alabildiğince özgür alabildiğince kadın olsam hem kadın hem özgür hemde alabildiğince niye hayal olmak zorunda erkekler yüzünden gıcık erkekler..........  neyse yeter bu gece daha birsürü şiir okucam iyi geceler......
 
 

15 Ocak 2012 Pazar

6 7 yıl önceydi ( yıllar ne çabuk geçiyor ) bir öğretmen arkadaşın kızı anasınıfına geldiği zaman benn  gelldimm diyerek açar kapıları girerdi bayılırdık.........
   ben geldim demek çok hoş insan sadece kendini ait hissettiği bir yere girerken diyebilir bunu yok değilse zaten merhaba iyi günler gibi klasik şeyler söylenir ...........
 ben geldim yani beklendiğiniz ait hissettiğiniz gitmek istediğiniz yere gelmekten ötürü mutlu olduğunuz yere çok uzattım yine cem adriyanın şiiri bende bu duyguları uyandırdı okumaya doyamadım .
ben geldim diyebileceğiniz yerler olması dileğiyle yayınlıyorum

 BEN GELDİM
Yürüdüm yürüdüm çok yollardan geçtim inan çok büyüdüm..
Düşündüm düşündüm sebebini bulamadım neden neden neden çok üzüldüm?..
Aç kapını lütfen,çünkü ben geldim
Çok üşüdüm, çok soğuk yerden geldim
Bana bana biraz gülümser misin?
Kimseye sormadım,yolu kendim buldum geldim
Simsiyahların içinden sana karbeyaz geldim
Beni biraz sever misin? Ben geldim!..
Üstüm biraz tozlu, yolda çok düştüm geldim
Ellerim çizik üzgünüm, dikenliklerden geldim
Kalbim paramparça ama sana topladım geldim
Bir bilsen neler yazdım, hepsini yaktım geldim
Annemi bıraktım sana, kimsesiz geldim
Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin?
İzin ver de oturayım lütfen, bacaklarımı çok yordum geldim
Kusura bakma üstüm ıslak, büyük yağmurlardan geldim
Anlatsam herşeyi, dinler misin?
Yanıma para almadım, beş kuruşsuz geldim
Yolda biraz acıktım ama sana,dayandım geldim
Hiç yokken hep olmak nedir,bilir misin?

Kendime.. devdim!devdim!devrildim geldim
Kardım,buzdum eridim,erittim geldim
Aşkı sırtıma aldım,taşıdım,evladım dedim
Açtım,soldum,sarardım geldim
Yandım, söndüm, kül oldum geldim
Ellerinle ellerime su dökebilir misin?
Yüzüme vurdu rüzgar yağmuru,daha çok dedim
Yağmur çarptı kendini bana, "bu yetmez" dedim
Kırılmış kanatlarıma birkez dokunabilir misin?
Taştım,dağdım,kum oldum geldim
Camdım,kayaydım, tuz buz oldum geldim.
Beni tanrı'ya tekrar inandırabilir misin?
Bin kere öldüysem, bin kere dirildim geldim
Canımdan can,kan verdim ama adını yaşattım geldim
Yedi kat yerin dibinden beni duyabilir misin?
Kimse inanmadı sana,bir ben taptım geldim
Dönecek yerim kalmadı, herşeyi mahvettim geldim
Şimdi beni biraz sever misin?
Ben geldim!

14 Ocak 2012 Cumartesi

BİLMELİSİN Kİ

Bilmelisin ki… Bilmelisin ki …
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki …
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki …
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki …
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki …
Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki …
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil

Bilmelisin ki …
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki …
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki …
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki …
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki …
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.

Bilmelisin ki …
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki …
sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.

benim olduğum bir yerde can yücel de olmalı dedim umarım gecenize keyif katmıştır.
vee yılın ilk karı yağıyor.............
 kar her zaman kendimi ankarada keçiöğrendeki evimizde hissederim bütün kış kar yağardı yerler en az 4 karış kar tutardı zaten her yer ıssız boş arazi bide karla kaplanınca .................. gece ayazı yiyince don olurdu bizim apartmanın yaramazları yokuşlarda altlarına kutu koyup kızak kayarlardı ben hiç kaymadım çok korkardım .............. ya duramazsam hiç kaymayı sevmezdim zaten kaydıraklardanda kayamam ........... şimdide yaz tatillerinde su kaydıraklarından kayamıyorum çocuklar için olanlardan bile aslında korkakta bi çocuk değildim ama kayamazdım işte ...........


 kar süper çok soğuktu ankara ama çok üşümezdim ben burası çok soğuk olmuyor hiç ama üşüyorum her zaman................. resim eklemek isterdim ama makinam bozuk resim çekiyor ama bilgisayara aktarmıyor. neyse özet olarak kar yağıyor  insanın içi neşe doluyor..........

13 Ocak 2012 Cuma

ebruuu etkinliğimiz


selam evett biraz ara verdim ama şimdi buradayım bugün yakın zamanda yaptığımız bir veli katılımını paylaşmak istiyorum  ebruu  sanatını duyardım ama zor olduğunu düşünürdüm tabiki sanatçıların yaptığı ebruyla yarışamaz ama nacizane kolay ve eylenceli bir etkinlik hem evde hem okulda yapılması mümkün öncelikle bi kaç gün  makarna yiyoruz ve sularını biriktiriyoruz (haşlanmış makarna suyuyla yapılıyor) saf suylada yapılabilir fakat maliyet açısından biz bunu tercih ettik a4 büyüklüğünde bi kağıdı alabilecek bir kaba suyumuzu koyuyoruz yağlı boyaları fırçayla suya damlatıyoruz...........


kağıdı dikkatli bi şekilde yavaşça çekiyoruz burda kağıdın üzerine su çıkmamasına dikkat ediyoruz

veeee sonuç
çok eylenceli bir etkinlik çocuklar defalarca yapmak istedi size şimdiden kolay gelsin............


6 Ocak 2012 Cuma

İlk gün İlk sayfam :))))

Tüm çiçeklere adını koyacagım bu gece. Tüm çiçekler sen kokacak. Yüreğine okyanus mavisi bir damla bırakacağım. O koca yüreğini daha çok sevecegim bu gece. Seni sen yapan, Seni özgür yapan, Yüreğini daha çok seveceğim bu gece. Tüm yıldızları, Avuçlarına koyacağım bu gece, Ay düşecek gözlerine, Kipriklerinde aglayıp, Bir damla yaş gibi gönlüne akacağım bu gece...
 
Bu bloğu açmama vesile olan canım çalışma arkadaşım BUKET ÇOKYİĞİT bu şiir senin için...........